ADA 1A-1, 1A-2, 1A-3
Antakya’nın yeni kent merkezinin oluşturulması ile ilgili hayal kurmaya başladığımızda, bu işin bir Kentsel Dönüşüm veya Kentsel İyileştirme Projesi’nin çok ötesinde, doğal afet sonrası yıkılan sokakları, yapıları, toplulukları ve yere ait belleği, kokuyu, arkadaşlıkları, komşulukları ve insan mirasını ayağa kaldırma işi olduğunun farkında olmamız gerektiğini biliyorduk. Hele de Antakya gibi çok paydaşlı, çok sesli, çok dinli, çok dilli, kapsayıcı bir kenti yeniden var etmek için yörenin insanını daha da iyi tanımamız, onlar ile birlikte tasarlamamız, ne yaparsak yapalım her aşamada birlikte çalışmamız gerektiğinin bilincindeydik.
Bu bilinçle oluşturduğumuz ekibimize mimar, mühendis ve tasarımcıların dışında, antropolog, sosyolog, psikolog, sosyal hizmetler uzmanları, film ve dökümantasyon ekiplerini de dahil ederek, 1 ay boyunca Serinyol, Harbiye, Samandağ, Defne, Antakya başta olmak üzere tüm bölgede “dinleme” görüşmeleri gerçekleştirdik.
Yaptığımız saha araştırmalarında her kesimden, farklı mesleklerden, aynı zamanda farklı din ve mezheplerden kişilerin yaşanmışlıkları ve deneyimlerini belgeleyerek, Antakya’nın günlük rutinlerini, ritüellerini, kültürünü, alışkanlıklarını ve değerlerini, yerel halktan yerinde dinleyerek tasarım kriterlerine rehberlik edecek Tasarım İhtiyaç Data Seti Rapor haline getirdik.
Bu data setinin rehberliğinde oluşturulan projenin merkezinde Topluluk (Toplum) Merkezli Tasarım Çerçevesi tasarlandı. Bu çerçevenin odağında travma duyarlı, eşitlikçi, güçlendirici ve iyileştirici bir tasarım yaklaşımı benimsendi.
Mimarinin somatik bir iyileşme süreci olabilmesi için insan ölçeğinin önceliklendiği, gün boyu doğal ışık alacak, doğal yapı malzemelerinin kullanıldığı, taze havasını, nar, defne, turunç kokusunu yeniden duyduğumuz, eşiklerin yumuşadığı, iç mekan ile dış mekanin birbirine bağlandığı, toplanma ve ritüel alanları ile kullanıcıların kendini güvende hissettiği, paylaşımlı ve mahrem ile kamusal ve kişisel arasında gezinen yeni bir merkez yaratmak üzere tasarlanmıştır.
Antakya’nın kalbinde konumlanan, Atatürk Parkı’na cephesi olan Gündüz Caddesi’ne paralel alandaki proje, yeni kent merkezi ile kurduğu ilişki, park, meydan, alt meydan, iç bahçe ilişkileri ve balkon, cumba, teras gibi mimari elemanlar aracılığı ile oluşturulan, örgün ve çeşitliliği zenginlik olarak gören yaklaşımı ile şehrin özündeki mimari ve kültürel kimlik çapalarını özgün bir şekilde koruma amacını taşımaktadır.
Ölçekler arası bu geçiş sosyal karşılaşma ve etkileşimi teşvik ederek komşuluk ilişkilerini güçlendirerek, mahalleye aidiyeti destekler. Antakya’nın sıcak iklimine uygun olarak ferah ve keyifli bir atmosfer yaratma hedefini taşıyan mimari oylumlar, yıl boyunca aktif olarak kullanılacak, travma sonrası iyileşmeyi destekleyecektir.