Antakya’nın tarih kokan sokakları, kültürel mirası ve kendine özgü mimarisi ile adeta bir açık hava müzesini andırır. Bu büyülü şehir, geçmişle bugünü harmanlayarak sadece tarihiyle değil, aynı zamanda mimari zenginliğiyle de ön plana çıkar. Antakya’nın kalbinde konumlanan, Asi Nehri’ne bakan alandaki proje, mimari ve kültürel unsurları modern bir dokunuşla birleştirerek şehrin özgün kimliğini koruma amacını taşımaktadır.

Projenin odak noktasında geleneksel Antakya avlulu yapıları yer almaktadır. Her bloğun girişinde konumlanan avlular, sadece estetik bir dokunuş sunmakla kalmaz, aynı zamanda sakinlerine doğayla iç içe bir yaşam deneyimi vaat eder. Bu avlular, düşeyde sosyal etkileşimi teşvik ederken, yatayda da komşuluk ilişkilerini güçlendirir. Avlulu tasarım, Antakya’nın sıcak iklimine uygun olarak ferah ve keyifli bir atmosfer yaratma hedefini taşır.

Projenin özgünlüğü, mimari detaylarla sınırlı kalmaz; aynı zamanda arazi topografyasına uygun bir kat planlamasıyla da kendini gösterir. Atatürk Caddesi ile nehir hattı arasındaki kot farkını dengelemek adına, ticaret ve konut birimleri arasında işlevsel bir çözüm sağlanmıştır. Baza katları, stratejik bir konumda yer alarak bu dengeyi destekler.

Baza katları özellikle Atatürk Caddesi’ne bakan cephe boyunca konumlanmış, ticari birimlere ev sahipliği yapmıştır. Yeşil alan ile bütünleşen açık hava kafeleri ve dükkanlar gibi ticari alanlar, caddeye dinamizm katan bir atmosfer oluştururken, aynı zamanda  kullanıcılara doğayla iç içe alışveriş deneyimi sunar.

Baza katlarının üzerinde yükselen konut birimleri, manzara avantajlarından maksimum düzeyde faydalanmak üzere tasarlanmıştır. Geniş teraslar ve içeri çekilmeler, sakinlere şehir yaşamının dinamizmi ile yeşil alanın huzurunu bir arada yaşama fırsatı sunar. Bu tasarım, yaşam alanlarını dış mekanla entegre ederken özel ve konforlu bir yaşam sunar.

Baza katları ile konut birimleri arasındaki geçişlerde şeffaf tasarım elemanları kullanılmıştır. Büyük cam yüzeyler ve açık merdiven sistemleri, ticaretin ve konutların etkileşimini artırarak şehir ile yeşil alan arasında organik bir bağ kurmayı amaçlar. Düşeyde ve yatayda sirkülasyonu artırarak toplumsal etkileşimi güçlendirir.

Malzeme seçimi, projenin kimliğini belirleyen bir diğer önemli unsurdur. Yerel malzemelerin kullanımı, Antakya’nın zengin tarihine saygı gösterirken, çevresel sürdürülebilirliği de ön planda tutar. Doğal taşlar, ahşap panjurlar ve el işçiliği, her bir birimi benzersiz kılar ve Antakya’nın kültürel mirasını taşıyan bir izlenim bırakır. Bu malzemelerin düşeyde ve yatayda kullanımı, projenin çevresel entegrasyonunu güçlendirir.